28 Nisan 2024 - Pazar

Şu anda buradasınız: / İMAM-I AZAM EBU HANİFE (rh.a.)’in BEŞ ESERİNDE KÜFÜR SAYDIĞI MESELELER
İMAM-I AZAM EBU HANİFE (rh.a.)’in  BEŞ ESERİNDE KÜFÜR  SAYDIĞI MESELELER

İMAM-I AZAM EBU HANİFE (rh.a.)’in BEŞ ESERİNDE KÜFÜR SAYDIĞI MESELELER SEYFÜLİSLAM ÇAPANOĞLU

İmam-ı Azam(rh.a.), yaşadığı dönemde Ehli Sunnet ve’l-Cemaat’in inanç ilkelerini olduğu gibi ortaya koyan ve savunan âlimlerimizin başında gelir. Ondan bize nakledilen Beş Eser’inde akaid yani inanç ile ilgili konulara değinmiş, o zaman Müslümanları aydınlattığı gibi bu gün de Müslümanların yolunu aydınlatmaktadır. Akaid konularını birazdan vereceğiz ama onun akaid ile ilgili konuları özetlediği şu sözünü aktaralım; o diyor ki:
“Evet, bugün ki İslam ilk zamanların İslam’ı olduğu gibi, ilk zamanların münafıklığı neyse günümüzün münafıklığı da odur. Zamanın değişmesiyle küfürde herhangi bir değişiklik olmamıştır.”1
İmam Azam(rh.a.) sözünden de anlaşılacağı üzere inanç noktasında Rasulullah(s.a.s) devrinde kabul edilen ne ise değişmeden kabul edilecek olan o olduğu gibi, onun devrinde nifak ve küfür olarak söylenenler şimdi de nifak ve küfürdür. Akide, zamana göre değişiklik gösteren bir şey değildir.
 Şimdi İmam Azam(rh.a.)’in Beş Eser’inde küfür saydığı meseleleri aktarabiliriz.
El-Fıkhu’l-Ekber adlı eserinde:
“…Allah’ın fiili ise yaratılmamıştır. Ve O’nun ezeli sıfatları ne sonradan olmadır ne de sonradan yaratılmıştır. Şu halde, her kim “Allah’ın sıfatları yaratılmıştır, sonradan peyda olmuştur” derse veya bu konuda fikir sahibi olmazsa veya şüphe gösterirse, işte o şahıs Allah’ı inkâr eden kâfirin ta kendisidir.”2
Müşkil meselelerde mü’minin tavrı: “Kişi tevhid ilminin incelikli konularından birinde zora düştüğünde, sorup öğrenebileceği bir âlim bulana dek, Allah katında doğru olana icmali olarak behemehâl inanmaktır. Âlimleri arayıp sormada gevşeklik göstermek caiz değildir. Bu tür konularda fikir sahibi olmamak, mazur görülmez. Kişi, eğer tereddüt eder, bir fikir edinmeden beklerse, kâfir olur.”3
El-Alim ve’l-Muteallim adlı eserinde geçenler:
“…Diliyle doğrulayıp kalbiyle yalanlayan, Allah katında kâfir, insanların nazarında ise mü’mindir…”4
“…Mu’min, inkâr etmeksizin bir günahı işlerse günahkâr olur. Ama bu farizayı inkâr ederek işlerse kâfir ve Allah’ın farzlarını inkâr eden diye isimlendirilir.”5
Ebu Mukatil: “…Ancak, tevhid inancını kabullendiği halde “Ben Muhammed aleyhi’s-Selam’a inanmıyorum” diyen kimse hakkında ne dersin?”
Ebu Hanife: “ Böyle bir şey vaki olmaz. Faraza oldu diyelim. Bu durumda o kişiyi Allah’ı tanıyıp bildiği noktasında yalanlar ve kâfir diye isimlendiririz. Allah’ı inkâr etmesine delilimiz, Muhammed aleyhi’s-Selam’ı inkâr etmesidir. Çünkü Allah’a inanmayan Muhammed aleyhi’s-Selam’a inanmaz….
…Allah’a inanıyorum ama Muhammed’e inanmıyorum” diyen kimse de gerçekten saçmalıyor demektir. Muhammed aleyhi’s-selam’a inanmaması Allah’a inanmamasından kaynaklanıyor demektir. “… Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder…”(Ankebut 29/ 47) “Öyle değil, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem tayin etmedikçe, verdiğin hükümden dolayı hiçbir sıkıntı duymayıp teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisa 4/ 65) ayetleri bu konuya ışık tutmaktadır.”6
“Allah, insanları kalplerinde olan şeylere göre mü’min ve kâfir diye isimlendirmiştir. Zira Allah Teâlâ kalplerde olanı bilir. Bizlerse insanların mü’min veya kâfir olduklarına dair yargıda bulunurken, ağızlardan çıkan tasdik veya yalanlama bildiren sözlere, kılık-kıyafet ve ibadetlere göre hüküm veririz…
…Diğer bir takım insanları da mü’minlerin alâmet-i farikası olan şekli özelliklere sahip olmayıp, bütünüyle kâfirlere has şekil sergiledikleri için kâfir diye isimlendiriyoruz.”7
“…Kalplerde olanı ancak Allah ve kendisine vahiy gelen Rasul bilir. Kim kendisine vahiy gelmediği halde kalplerde olanı bildiğini iddia ederse âlemlerin Rabbinin ilmine sahip olduğunu iddia ediyor demektir. Kim kalplerde olanı ve olmayanı âlemlerin Rabbi gibi bildiğini iddia ederse ve bu zehaba kapılırsa çok büyük bir günah işlemiş, cehennemi ve küfür damgasını yemeyi hak etmiş demektir.”8
“…Ancak, “Ben Allah’tan beriyim” veya “Ne Allah’a ne de Rasul’une inanmıyorum” şeklinde sözler sarf eden kişinin kâfir olduğunu söylerim. Bu kişi kendini mü’min olarak nitelese bile durum değişmez…”9
“…Korku ve ümit iki derecedir. Bunlardan biri, kişinin Allah’tan başkasının kendisine zarar ve fayda vereceğini düşünerek korkması ve ümitlenmesidir ki bu hal o kişiyi kâfir kılar…”10
“İnsanlar Allah Teâlâ’ya inandıkları ve tasdik ettikleri için mü’min, inkâr ettikleri için de kâfir olurlar.”11
“Küfran-ı nimet, nimetin Allah’tan geldiğinin inkâr edilmesi, göz ardı edilmesidir. Nimetlerden birisini inkâr eden ve Allah tarafından ihsan edildiğini kabul etmeyen kişi kâfir olur. Çünkü yalnız Allah’ı inkâr eden, O’nun nimetlerini inkâr eder. Allah Teâlâ: “Onlar Allah’ın nimetlerini itiraf eder, sonra da inkâr ederler”12

Osman el-Betti’ye yazılan mektupta geçen ifade:
“İman ve ameli terk eden kişi ise kâfirdir, cehennem ehlindendir.”13
El-Fıkhu’l-Ebsat’ta geçenler:
“Ebu Muti: “Bu kişi Allah’ın mahlûkatından herhangi birini inkâr ederek “Bilmem ki, bunun yaratıcısı kim?” derse, durumu nasıl olur?
Ebu Hanife: “…Allah her şeyin yaratıcısıdır. (En’am 6/102) ayetinden dolayı bu kişi kâfirdir. Bu durumdaki bir kişi “Bunun Allah’tan başka yaratıcısı vardır” demiş gibidir. Aynı şekilde “Allah’ın bana, namazı, orucu ve zekâtı farz kıldığı hakkında bilgim yok” derse kâfir olmuş olur…”14
“…Bu sözleri söyleyen kimseye “Kul kendisine fayda ve zarar verebilir mi? diye sor. Eğer “Hayır, çünkü itaat ve masiyetin dışında kullar kendisine zarar veremezler, bu sahada cebr vardır. (Araf7/188)” derse. “Allah şerri yarattı mı?” diye sor. “Evet” derse, iddiasından vazgeçmiş olur, hayır derse; de ki: “Sabahın Rabbine sığınırım, yarattığı şeylerin şerrinden.(Felak 103/1-2)” ayetinden dolayı kâfir olmuş olur. Burada Allah’ın şerri (kötülüğü) yarattığı belirtilmektedir.”15
Ebu Muti: “Birisi dese ki: “Kişi isterse yapar, isterse yapmaz, isterse yer, isterse yemez, isterse içer, isterse içmez.(Bu durumda cevabımız nasıl olacaktır?)”
Ebu Hanife: Bu kişiye “Allah İsrail oğullarının denizi aşmalarına hükmedip Firavun’un boğulmasını takdir etmedi mi?” diye sor. “Evet” derse “Firavun’un Musa’yı yakalamak için peşinden gitmemesi ve onun ve beraberinde bulunanların boğulmaması diye bir şey düşünülebilir mi? sorusunu sorarsın “Evet” derse kâfir olur; hayır derse tenakuza düşmüş olur.”16
Ebu Muti: “Birileri “Kâfiri kâfir olarak bilmem” derse…”
Ebu Hanife: “O da onun gibidir.”
Ebu Muti: “Ya “Kâfirin varıp kalacağı yerin neresi olduğunu bilmiyorum” derse...”

Ebu Hanife: “Böyle diyen bir kimse Allah’ın kitabını inkâr etmiş ve kâfir olmuş olur.17
Ebu Hanife şöyle dedi: Kişi iman edilecek hususların hepsine iman etmekle beraber, “Musa ve İsa’nın peygamber olup olmadıklarını bilmiyorum” derse kâfir olur. Aynı şekilde “Kâfirin cennette mi yoksa cehennemde mi olduğunu bilmiyorum” diyen kimse de kâfirdir. Zira Allah Teâlâ: “İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler… (Fatır 35/36) “…ve orada yanma azabı vardır.(Buruc85/10) ve “…onlar için acıklı bir azap vardır”(Şura 42/16) buyurmuştur.”
Ebu Hanife şöyle dedi: Said b. Museyyeb’in şöyle dediği bana ulaştı: Her kim kâfirleri, mevkileri olan cehenneme ait görmezse, o da onlar gibi kâfirdir.”18
“Ben, Allah yerde midir yoksa gökte midir, bilmiyorum?” diyen biri kâfir olur. Aynı şekilde, Allah’ın Arş üzerinde olduğunu söyleyen ve Arş’ın gökte mi yerde mi olduğunu bilmiyorum diyen kişi de kâfir olur.”19
“Ben kabir azabının varlığını kabul etmiyorum(bilmiyorum)” diyen kişi helake uğramış “cehmiyye”dendir. Çünkü o, bu sözüyle “…Biz onlara iki kere azap edeceğiz.”(Tevbe 9/101) yani kabir azabını tattıracağız hükmünü inkâr etmiştir. “Şüphesiz zulüm edenlere ondan başka azap vardır…”(Tur 52/47) Bu ayette kabir azabının varlığına işaret edilmektedir. Ayete inanıyorum ama tevil ve tefsirine inanmıyorum diyen kâfir olmuş olur. Zira Kur’an’da tevili sarih metinle özdeş olan ayetler vardır. Bu tür tevilleri inkâr eden kâfir olur.”20
“…Ve kim de, cennet ve cehennemin, cennetlik ve cehennemliklerin girmelerinden sonra yok olacaklarını söylerse ebedi yaşamı inkâr ettiğinden dolayı Allah’ı inkâr etmiş demektir.”21
Vasiyye adlı eserde geçenler:
“Bütün hayır ve şerlerin takdiri Allah’tandır. Her kim, hayır ve şerri Allah’tan başkasının takdir ettiğini söylerse Allah’ı inkâr, tevhid inancını da iptal etmiş olur.22
“Her kim Allah’ın kelamı yaratılmıştır derse Allah’ı inkâr, Tevhid inancını da iptal etmiş olur…”23
“Mestler üzerine meshetmenin geçerli olduğuna inanmak vaciptir. Meshin müddeti mukim için bir gün bir gece, misafir için de üç gün üç gecedir. Bu sözlerimiz hadise dayanmakta olup inkâr edenin küfründen korkulur. Çünkü varid olan hadisler mutevatir derecesine yakındır.”24
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/47) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/14) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/21) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/33) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/44) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/44-5) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/48) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/49) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/57) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/59) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/61) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
Nahl 16/83)”(İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/66-7) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/75) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/84) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/87) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/88) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/92) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/95) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/97) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/98) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/106) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/114) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/115) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.
İmam Azam İslam’ın İnanç esasları (sf/117) çev: İsmail Bayer İhtar y. 1992. Ank.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul